Labels: Bu sefer güldürmedin babuş, Cepleri boşaltalım beyler, Çok siyasi bir yazı, Esra Ceyhan Boru Hattı, Yaz geldi her gece kulüpte hadi az geldi vur şişenin dibine
1 commentsLabels: Dışı gülen içi ağlayan bir palyaço olarak Gülriz Sururi, Fermın Akgüyıl, Gülriz Sururi ve benim aramdaki yalnızca 5 fark, Taşşak geçilmek, Taşşak geçmek
0 comments
Fatih Güçlü: Tırnağı kırılmış parmaklara bakamayan, ani hareketlerden ölümüne korkan, konser alanından çıkamayacağını düşündüğü anlarda kıpkırmızı kesilen, kayak takımı kiralarken gerilen ve tek kelime konuşamayan, boş zamanlarında blog yazabilme kabiliyetine sahip, ekseriyetle mutlu, mütemadiyen espri yapabilen, tek kötü alışkanlığı uslanmaz bir Aylin Aslım hayranı olması olan, benim bayıldığım Ece Temelkuran'dan -aslında haklı gerekçeler yüzünden- zerre hoşlanmayan, okulda bank üzerinde ayağa hiç kalkmadan tam 3 saat 16 dakika boyunca beraber muhabbet edip rekor kırmışlığımız olan, telefonda ne dediği -bilhassa sabahları- asla anlaşılmayan, vişneli şaraba "mükemmel" deme gafletinde bulunmuşluğu olan, yağmur yağdığında "Only Happy When It Rains"i dinleyen, yakın geçmişinde tıpkı benim gibi bir hayli psikolojik sorunları olan biriyle (Metin) yakın arkadaşlık yapmış olan, yeryüzündeki en yaratıcı ve komik mesajları atan, havalı biyolog.
Kedibör Mercury: Aleni bir şekilde 5 ay boyunca bana yavşayarak bana hayatım boyunca en fazla yavşayan dişi, toplum baskısını 11 aylıkken reddetmiş, evliliğe karşı olan ve hiçbir zaman anne olmamak adına geçtiğimiz hafta estetik operasyon geçiren, oldukça cesur bir kedi.
İlhan İnan: Kendisiyle tanışır tanışmaz aralıksız 14 dakika konuştuktan sonra, hayatıma dahil edip etmeme tereddütünü tek bir saniye bile yaşamadan direk "Hoş geldin yær, yüreğime!" nidaları eşliğinde arkadaş olduğum, boş zamanlarında Taksim'in ortasında karşıma çıkıp bana "Oğluuuum!" diye sarılan, Ferzan Özpetek'le Lerzan Mutlu'yu birbirine karıştıran, bana "Bence sen kış uykusuna bile yatmayan, ezmek için aldığı civcivlere kıyamayıp onları besleyen metalci bir gençsin." demişliği olan, epey sıcakkanlı, epey başarılı, ünlü Türk tiyatrocu.
Pesten Kerani: Hayatımda tanıdığım en sevimli suratlardan birine sahip olan, düzgün Türkçe kullanımıyla beni benden alan ve geri getirmeyen en şahane ilkokul arkadaşım, 559c gibi bir otobüsü hayatıma dahil eden, mantıklı, akıllı, ince ayar verebilme yeteneğine sahip, geleceğin en havalı psikoloğu, bir Boğaziçi güzeli.
Melissa Akkaya: Eski sevgililerimin ne denli özel insanlar olduğunu bana fark ettiren, esprili ve anlayışlı, ilkokul 1'de çıktığım, aşk kariyerimdeki ilk sevgilim.
Gamze Bayar: En son 5 yıl önce konuşmama rağmen, en yakın arkadaşlarımdan dahi beni daha iyi özetleyebilen, Sıla Gençoğlu'nu ne denli çok sevdiğimi öğrendiğinde "Zaten o tam senlik..." demişliği olan, şu sıralarda twitter'da ünlüler hakkında cümle kurduğunda onlara yalnızca isimleriyle hitap etmeyi tercih eden, twitter'da bir hayli aktif olan lise arkadaşım.
Yeşim Ceren Bozoğlu: Eski twitter arkadaşım, başarılı Türk oyuncu.
Gülüm Dağlı: Vega ve Şebnem Ferah'tan nefret eden, röportaj yapılması en zor olan ünlü, Gülben Ergen şarkılarını bana sevdiren, 56 yıldır içtiği Bond isimli çok kötü sigarayı sonunda bırakmış olan, "Kara Kitap'ı daha şimdi mi okuyorsun?" gibi talihsiz bir cümle kurmuşluğu olan, Yıldırım Türker ve Ece Temelkuran'la beraber en sevdiğim köşe yazarı, örnek Türk kadını, pek tabii ki de başarılı, pek tabii ki de esprili gazeteci.
Barış Taşlıbük: Rakının gaz yaptığını iddia eden, aynı şarkıyı gün içerisinde 56 defa tekrarlayarak bünyemde Power Türk etkisi yaratan, karnı acıkınca "Iy." telefonda konuşurken bir anda "Imh." diyen, çıkardığı tuhaf ses efektlerinden rahatlıkla bir roman yazılabileceğini düşündüğüm, gereksiz ayrıntıları çok iyi düşünen, gerekli ayrıntıları "Sikerlær yæ..." dercesine önemsiz bulan, hiçbir zevkimizin ortak olmamasına rağmen bir şekilde canciş olabildiğim, annemin ikinci oğlu, dünyanın en efendi adamı.
İlknur Erdal: Haftalardır haber alamadığım, acayip trajik bir durumda söylediği "Ben her ihtimale karşı ağladım." isimli hit şarkısı sayesinde geçtiğimiz yılın her günü hayvanlar gibi güldüğüm, acayip sert, acayip laf sokan, asla kız muhabbeti yapmayan ve sırf bu yüzden hayatım boyunca tanıdığım en şahane hatunlardan biri olan, Barış'ın hakkından gelebilen nadir insan, herhangi bir tavernada kendinden geçip tabak kırarak eğleneceğinden şüphe duymadığım, acayip düşkün olduğum, bir nevi ikinci annem.
Utku Can Subay: Türklerin dünyaya kazandırdığı en sevimli yaratık olan Fergan Mirkelam'la 4-5 tane filan fotoğrafa sahip olan, başarılı repçi, muhabbet ortamlarının vazgeçilmezi, balkonda efendi efendi kusmayı becerebilen, punk'ın ölmediğini bana kanıtlayan, bütün cümlelerinin başına "Hacı", bütün cümlelerinin sonuna "Aga" kelimesini monte eden, mp3 player'ındaki tek pop şarkının Hepsi grubundan olmasıyla zincirlerini kırmasını bilmiş, rahat, kuğul ve fakat bunun yanında başıma adeka gibi bir dert bırakıp kaçmış, okula hiçbir zaman zamanında gelmeyen, zamanında gelse bile derse girmeyen, Fender'ı kıskanmadığımı ve ondan nefret etmediğimi ve hatta ona sevgi beslediğimi bir türlü kabullenemeyen, uzun yol arkadaşı.
Talha Çelik: Benimle aynı tip kadınlardan (kalın kaş + büyük göz + açık ten + mantıklı kadın) hoşlanan, kendi şarkılarının sözlerini unutan adam, çok iyi yemek yapan, salçayla arasında bir bağ olduğunu düşündüğüm, yemekhaneye 500 defa gidip 170'inde yemek yemeden masadan kalkan, iştahsız, içimdeki korkunç korumacı ebeveyni düzenli aralıklarla uyandıran, içki içmesini bilmeyen, sarhoş olduğunda bana "Can, sen olmasan ne yapardım?" demişliği olan, tanışmak için yanına gittiğimde beni tıpkı bir sapık gibi koşturmuşluğunu aylardır yalnız ikimizin bildiği, albümünde çıkacak olan şarkıların yarısını bana yazdıran, benimle düet yapmak için çok hevesli olan, sokak müzisyeni, ünlü besteci, sanat güneşi.
Berkay Şireci: Yeryüzünde yemeği en sistematik şekilde kesip yiyen, sırf mantıktan oluşan, 72'li olduğunu inatla reddeden, Bozcaada İskelesi'ne koşarken bana çelme takıp şaibeli bir şekilde birinci olan feyırpıleyden yoksun, Sema Çelebi gibi bir felaketi orjinalinden iyi kavırlayabilen, sarhoş olduğunda bana "Can, sen çok iyisin yæ..." demişliği olan, uzun cümlelerini ancak grafikle anlatabileceğim bir vurguyla dile getiren, esprili adam, geleceğin iş adamı.
Erman Tuncer: Konuşmasına kurban olduğum, yeryüzündeki en sinirli adam, yeryüzündeki en hızlı yürüyen adam, hayatımda tanıdığım en aceleci genç, sabahın 9'unda telefonla konuşulması acayip aksanı yüzünden mümkün olmayan, geleceğin agresif polisi, içimizdeki Adanalı.
Douglas Fender: 14 Şubat 2010'u sevgilimle geçiren, 14 Şubat 2009'u da sevgilimle geçirmiş olmayı -eminim ki- çok istemiş olan, 90'lı, 90'lı olması bile birçok şeyi anlatmaya yeten, İrlandalı çocuk.
Harleen Quinzel: Nasıl bu kadar şahane olduğunu çözebilmek ve bunu milyonlarla paylaşmak adına bir ansiklopedi yazmaya karar verdiğim, gecenin 3'ünde bana tek kişilik makarna yapan, gecenin 4'ünde beraber sosisli tost yediğim, saçlarını bir türlü istediğim şekle (siyah, uzun) sokmayan, annemle beraber yeryüzünde saçını en fazla kızıl ve tonlarına boyayan, dünyanın en kibar ve en düşünceli insanı, yeryüzündeki en mükemmel kadın, ünlü fotoğrafçı, sevgilim.
Labels: Ben ve cicişlerim, Bir gazetecilik başarısı, En ünlü isimler tek bir yazıda toplandı, Kanadı kırık bir kuş olarak Şenay Düdek
1 comments